Fanatizmin peşinde devr-i âlem
Taraftarlar neden bu kadar nefret dolu? İnsanları şiddete yönlendiren nedir? Sporda, bu davranışları besleyen ne var? Taraftarlar giderek şiddete daha fazla mı yöneliyor? Eğer öyleyse neden?
“Bu kitap spor taraftarlığının tuhaf dünyasına yolculuk şeklinde başlıyor ve kısa bir süre sonra uygarlığın yolculuğuna dönüşüyor; insanın en saf halini ortaya çıkaran ve bizi basit birkaç gerçekle yüz yüze bırakan bir yolculuk bu: sevgi ve nefret aynı şeydir, hepimiz sadece bir kaya üstünde yaşayan hayvanlarız” diyor ünlü spor yazarı Wright Thompson, Justine Gubar’ın Fanaticus: Mischief and Madness in the Modern Sports Fan adlı yeni kitabının girişinde.
Justine Gubar, dört Emmy ödülü kazanmış bir gazeteci. Yirmi yıldır dünyanın en büyük spor kanallarından ESPN’de prodüktör olarak çalışan Gubar, sadece spor karşılaşmalarını takip eden bir isim değil, sporla hayata dokunan her konuyu haber yapmış, program hazırlamış bir araştırmacı. Yeni kitabıyla da yine bunu yapmak istediğini söylüyor Gubar. Bu kez odaklandığı alan sporda fanatizm. Şiddete dönüşen fanatizmin izini sürmek için uzun bir dünya seyahatine çıkmış Gubar ve kafasındaki sorulara yanıt verebileceğini düşündüğü kimi bulmuşsa konuşmuş; yüzlerce kaynak taramış, yaşadıklarını aktarmış. Mesleği nedeniyle öfkeli fanatizmin çok farklı sonuçlarına tanık olduğunu anlatan Gubar “Bu delilik hali beni düşündürdü. Taraftarlar neden bu kadar nefret dolu? İnsanları şiddete yönlendiren nedir? Sporda, bu davranışları besleyen ne var? Taraftarlar giderek şiddete daha fazla mı yöneliyor? Eğer öyleyse neden?” diye soruyor ve kitabın bu sorulara yanıt verdiğini belirtiyor.
Taraftar şiddetinin tarihiyle başlıyor Gubar yolculuğuna ve şiddet olaylarının izini antik çağlardan günümüze sürerken, işin boyutlarını daha iyi anlatabilmek için resme mümkün olduğu kadar geniş bir açıyla bakmaya çalışıyor. Kitabında dünyanın sayısız ülkesinde taraftarlar, holiganlar, kulüp yöneticileri, gazeteciler, güvenlik görevlileri, sosyologlar ve psikologlarla yaptığı görüşmelere, bizzat tanık olduğu olaylara yer veren Gubar, profesyonel spor liglerine, kolej takımlarına, kanun yapıcılara, içecek şirketlerine ve tabii medyaya da hep gazeteci şüpheciliğiyle yaklaştığını vurguluyor.
Taraftar şiddetine dönüşen çok sayıda olayı bilinmeyen yönleriyle, çarpıcı anekdotlarla bir kez daha okura hatırlatırken futbol fanatiklerinin Arap Baharı’nda oynadığı role de değiniyor Gubar, Cezayirli taraftarların Fransa’da kutlamayla başlayan ayaklanmalarına da. Üstelik bunları anlatırken sosyal medya üzerinden yürütülen nefret söylemlerini de unutmuyor, kitabında örnekleriyle onlara da yer veriyor.
Röportaj yaptığı taraftarların ortak noktasının gurur olduğunu, hemen hemen hepsinin tutkularıyla gurur duyduğunu söyleyen Gubar’ın bir başka gözlemi ise bu tutkunun taraftarı nasıl etkilediği: Sporun kazanma-kaybetme, iyi adam-kötü adam arasında keskin bir ikilik yaratığını vurgulayan yazar, “Bu siyah-beyaz spor dünyasında griye fazla yer yok” diyor.
Bir spor kitabı ya da spor meraklıları için bir kitap değil Fanaticus; spor dünyasından çok daha fazlasını anlatıyor. Sporda şiddetin bir türlü gündemden düşmediği günümüzde sıradan görünen insanların sosyal normları terk ederek akıl almaz davranışlar sergilemesine yol açan nedenleri daha iyi anlamaya, hayata doğru yerden dokunmaya çalışıyor.
Kaynak: Radikal.com.tr – Elvan Özkaya