Herşeyin başı matematik

Kim ne derse desin, hayatın temeli matematik…

 

Mesleğiniz olsun (muhasebe, finans, vb.) ya da olmasın,

eğer ki temel düzeyde bile olsa matematiği hayatınızın merkezine koyamıyorsanız,

konuşurken Montaigne’in içi boş başakları konumuna düşmek,

karar alıp, harekete geçerken kafa üstü çakılmak, her zaman olası.

 

Madem ki,

rakip hoca, kadıköy’de maç kaybeden her standart hoca gibi, hakemleri suçlamış,

Türk futbolunun avrupa’da şu anki yerini bu hakemlerin aldığı kararlara,

Fenerbahçe’nin galibiyetini “kayırılmaya” bağlamış,

elimiz mecbur, artık pozitif bilimlerin bana göre en pozitifi “matematik” ile cevap vereceğiz.

 

Yapalım T cetvelimizi yazalım alacağımızı, borcumuzu bakalım, dipte karda mıyız, zarar da mı?

 

Fenerbahçe taraftarı gözü ile bakmayalım olaya.

Standart futbol seyircisi ve hatta bir adım daha öteye giderek,

Kaostan medet uman, ekmeğini aşağılık arka yollarda arayan spor programı yorumcusu,

Veya ben yükselemiyorsam, onları da ayaklarından tutup aşağıya çekeyim diyen rakip takım taraftarı gözü ile bakalım pozisyonlara.

Dedik ya, bilim pozitif, yapacak bir şey yok, Fenerbahçeli gözlüğü ile bakarsak olmaz.

 

Fenerbahçe lehine verilmeyen, yanlış verilen kararlar;

 

–      Mert’in kontrolsüz şekilde, top geçtikten sonra kontrolsüz hareket ile alves’i indirmesi, net penaltı.

–      Serdar aziz’in uygar mert’i amerikan futbolu darbesi ile vurarak auta atmaya çalışması net penaltı.

–      Markovic’in topu önüne attıktan sonra, rakibin şarjı ile oyuna ve daha da önemlisi koşu yoluna devam edemeyerek bozulması, tartışmaya açık penaltı. Hakem verse de konuşulur, vermese de konuşulur.

–      Meireless’in nani’nin pasında ceza sahasının köşesinden içeriye süzüldüğü pozisyon net olarak ofsayt değil. Son adam yok, rakip defans çizgi halinde. Meireless, kaleci ile karşı karşıya.

–      Fernandao’nun aldığı ara pasında, serdar aziz ofsaytı bozuyor. Pozisyon net olarak ofsayt değil. Oyun devam etse, rakip hat üzerinde olduğu için fernandao topu alır almaz kaleci ile karşı karşıya.

–      Dany’nin bir fenerbahçeli gözü ile 4, objektif bir göz ile en az 3 sarı kart ile oyunu tamamlaması lazımdı.

–      Nani’ye arkadan aşil tendonuna basılarak yapılan faul, bırakın kırmızıyı insanlık dışı.

 

Bursaspor lehine verilmeyen, yanlış verilen kararlar;

 

–      Meireless’in topu eli ile düzelterek önüne alması net sarı kart.

–      Fernandao’nun serdar aziz’in ayağına basması sarı kart. Maçı seyrederken buna net kart demiştim. Özetleri tekrar tekrar seyrettim, serdar topu çok hızlı bir şekilde ters yöne çıkarınca, fernandao hızlı yön değiştirmek için ayağını fazla açarak serdar’ın ayağına basıyor. Kasıt yokmuş ama yine de objektif olmak gerekir, sarı kart.

 

Bu rezalet hakem performansının, dün akşamki meyveleri bunlardı.

Varsa aklına gelen başka pozisyon olan bunun altına ekleyebilir.

Ama dipteki toplamın değişmeyeceğini göreceksiniz.

Fakat iki net, tartışmasız penaltısı verilmemiş, net kırmızı kart ile rakibi eksik kalmamış, iki net gol pozisyonu ofsayt denilerek kesilmiş bir takımın rakibinin hocası, hakemlere bu kadar veryansın ediyorsa, bu en basit tabirle, art niyetlilik ve ahlaksızlıktır.

 

Oyun, skor, oyuncu performansı, diziliş falan konuşmamamın iki sebebi var;

 

Birincisi;

 

vitor hoca geldiği zaman kendi kafamda 1-2 ay süre vermiştim. Netice itibarı ile tüm mourinho takımları incelenmiş, bir mourinho takımında bile işlerin yoluna girmesi, uyum sürecinin atlatılmasının 7-9 hafta olduğu gözlenmiş.

Dolayısı ile bizim için de iki ay makul gibi görünmüştü.

İki ay Molde maçı ile doldu. Gördüm ki, biraz iyimser olmuşum.

Çünkü milli maç arasına kadar başka zihniyette, günü kurtarma mantalitesinde bir hazırlık ve yapılanma süreci geçirildi.

Milli takım arası ile birlikte ise tam tersi, tüm sezon meyveleri yenebilecek başka tür bir yapılanma ve fizik hazırlık dönemine girildi.

Dolayısı ile molde maçı benim için vitor hocanın milatı.

Molde maçı itibarı ile hocaya ben 2 ay süre daha veriyorum.

1 aralık’a kadar diziliş, taktik anlayış, fizik düzeyi konuşmayı, kendi açımdan, mantıklı görmüyorum.

Belki sadece oyuncu seçimi ve maç içi değişiklikleri konuşulabilir, eleştirilebilir.

Bu alışma, geçiş süreçleri, ülkemize gelen pek çok kaliteli hocanın kredisini sıfırlara çekmiş, kullanım ömürlerini kısaltmıştır.

Bir ürünün son kullanma tarihi gelmeden mundar etme konusunda da Türk futbolu olarak iddialı bir geçmişe sahip olduğumuzu düşünürsek, hocaya şans tanımak gerektiğini düşünüyorum.

 

İkincisi;

Algı yönetimi daha ligin başında tam gaz devreye girmiş durumda.

Fenerbahçe çok iyi takım kurdu, dünya yıldızları, yerli galacticos denilerek zaten o hafta fenerbahçe ile maçı olan anadolu kulüplerine bir ters gaz veriliyor.

Onun dışında Ertuğrul sağlam’ın yaptığı gibi zaten hep kayırılan büyükler, hep ezilen küçükler muhabbetti, sıfır haklı olunan bir durumda bile servis ediliyor.

Buna bir de kaosa çanak tutmaya hazır, kana susamış medya çakalları hazır bulununca, olay hitler’in “bir yalan, ne kadar büyük olursa, ona inanan o kadar çok olur” sözüne geliyor.

Bu aleyhteki algı yönetimi Fenerbahçe için yurtiçi ve yurtdışında sahada karşılacaklarından çok daha büyük ve zorlu bir rakiptir.

Bunu, acilen gerekirse üstte yaptığım gibi matematik bir analiz ile inceleyerek derhal çürütmek gerekir.

 

Emrah AKMAN

fenerbahce_bursaspor_Macı

Yorum Bırakın